Seçimlerden evvel şunları yazmıştık. Seçimler Türk milletinin Anadolu’da ilelebet yaşama azim ve kararının bir sürecidir. Bu nedenle Türk milletini Anadolu’dan çıkarmak için 1071 de işe başlayan dahili ve harici bedbahtlara da bir cevap olacaktır. Türk milletine bu kararını uygulamak üzere Başarılar dilenir. Türk milleti bu seçimlerde kararını verdi. Bu kararı anlamayanlar var. Önce rahmetli Süleyman Demirel’i uğurlayalım. Sonra da yeni hükümetimizi yazalım.
Süleyman Demirel’in ardından..
Süleyman Demirel için yazı yazmak, yazı yazmanın her halde en zorlarından biridir. Süleyman Demirel bir siyaset duayenidir. 1965 tarihindeki seçimlerde Milli bakiye sistemine rağmen seçimleri yüzde 54 le kazanan tek ve ilk liderdir. Enflasyonla demokrasinin canına kıyılan yıllarda da o daima siyasette ve öndedir. Üç fidanın darağacına gönderilmesinde partisinin başında ve oyları ile destekleyenler arasındadır. 1965 tarihinde AP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı olarak göreve geldiği zaman bir ABD dolarını 13 TL olarak almıştır. 24 Ocak kararları ile Türk ekonomisinin beli kırılırken o baştadır. Cumhurbaşkanı seçildiği 1993 te Dolar 9.450 TL iken Cumhurbaşkanlığından ayrıldığı tarih 2000 de 588.000 TL. yapan ve buna ses çıkarmayan da odur. Süleyman Demirel özetlersek ABD dolarının 13 TL den, 588.000 TL ye çıktığı dönemin siyası baş sorumlularından biridir. Ve biz onun bu dönemde enflasyon ve açık bütçelerle bir mücadelesine veya önlenmesi için bir çabasına rastlamadık. 1993- 2000 tarihleri arsasında yapılan bir birinden açık bütçelerin hepsine Cumhurbaşkanı olarak onay vermiş ve Türk milletinin belinin bükülmesine yol açmıştır. Cumhurbaşkanı olduğu 1993-2000 yılları arasındaki enflasyon rakamları ise şöyledir.
1993= %71, 1994=%149, 1995=%65, 1996=%84, 1997= %91 1998=%54 1999=%62 2000=%32.
Açık bütçelerden kaynaklanan bu enflasyon rakamlarının oluşmasında rol oynayan bütün açık bütçelere Cumhurbaşkanı olarak onay vermiş milletimizin limon gibi ezilmesine kaldığı yerden devam etmiştir. Bu şekilde de Cumhuriyetimizin bölünmesine ve parçalanmasına yol açan sonraki iktidarların yollarının açılmasında açık bütçeleri onaylamakla ve laik eğitime kayıtsız kalmakla endirekt destek sağlamıştır.
Cumhuriyetimiz Denk bütçe ve laik eğitim temelleri üstünde kurulmuştur. Yıkılması için de 14 Mayıs 1950 den sonra gelen bütün iktidarlar bunun tersi yol izlemişlerdir. Demirel döneminde de bu yolda devam edilmiştir. Cumhuriyetimiz adım adım yıkılışa doğru sürüklemiştir. Bu yıkılışa karşı oluşan Milli reaksiyonlar, her seferinde Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı oluşan suçlar olarak mütalaa edilerek olağanüstü hal ve sıkıyönetim tedbirleri ile bertaraf edilerek Faşizm uygulanmıştır. Üç fidanın darağacına gönderilmesi bu cümleden bir acı uygulamadır. Demirel Adalet Partisi Genel Başkanı seçildiği 1964 te ABD doları 13 TL idi. Cumhurbaşkanlığını bıraktığı 2000 de ise 588.000 TL di. 588.000:13= yaklaşık 45.000 eder. İşte Süleyman Demirel‘in karnesi budur. Bu dönemde Demirel’in açık bütçe ve israfla mücadelesini ve laik eğitime dönme çabasını gören duyan da olmamıştır. Allah onun laik demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimize verdiği zararlardan doğan günahlarını affetsin. Toprağı bol olsun. Tarihçilerimiz Demirel’i tarihteki gerçek yerine koyacaktır.
Anayasaya Uygun Hükümet Nasıl Kurulur..
Andre Gide ünlü bir Fransız yazarıdır. Onun çok güzel sözleri vardır. Tanrı için söyledikleri unutulmazdır.
Tanrıyı kabul etmemek sanıldığı kadar kolay değildir.
Tanrı’yı başka yerde arama.
Biz de bu sözlerden esinlenerek diyoruz ki.
Hükümet kurmak sanıldığı kadar kolay değildir.
Hükümeti Anayasadan başka yerde arama.
Hükümet kurmayı Anayasadan başka bir yerde ararsak ve kurarsak olmaz.14 Mayıs 1950 den sonra kurulan tüm hükümetler anayasaya göre kurulmamışlardır. Ya neye göre kurulmuşlardır. Partilerin tüzük ve programlarına göre. Bu nedenle 14 Mayıs 1950 den sonra gelen hükümetlerin hiç birisi Türk toplumunu Anayasanın istediği düzeye çıkaramamıştır. O halde Anayasa bir göz atalım
…..sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır. Anayasa madde 5
Herkes düşünce ve kanatlarını söz yazı veya resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir Anayasa madde 26
…planda milli tasarruf u ve üretimi artırıcı ve fiyatlarda istikrar…….sağlayıcı tedbirler ön görülür. Anayasa Madde 166
Anayasamızdaki maddelerimiz bunlar. Demek ki hükümetimiz ve TBM Meclisi Anayasamızın bu maddelerini hayata geçireceklerdir. Bu maddelere göre;
Herkes maddi ve manevi varlığının geliştirilmesi için laik eğitim düzeninde okuyacak, Fiyatlarda istikrar sağlanması ve maddi varlığının ezilmemesi için de DENK bütçe yapılarak paranın değeri düşürülmeyecek.
Herkes düşünce ve kanaatlarını sözle yazı ile veya diğer vasıtalarla tek başına veya toplu olarak yayabilecek
Burada özetlenen Anayasa maddelerinin hayata geçirilmesi, insanın maddi ve manevi varlığının geliştirilmesi ancak ve ancak Denk bütçe ve laik eğitimle sağlanabilir. Hükümetlerin demokratik olabilmesi için seçilerek gelmeleri yeter şart değildir. Seçildikten sonra da onları oraya getiren Anayasaya tam olarak uymak zorundadırlar. Anayasamızın 166. Maddesine göre her türlü zamma yol açan uygulamalar Anayasaya aykırıdır. Zamları önlemenin tek yolu ise paranın değerinin düşürülmemesidir. Açık bütçe yapar açıkları kapatmak için karşılıksız para basarsanız bu yoldan asla çıkamazsınız. 14 Mayıs 1950 den sonra gelen tüm hükümetler açık bütçe yapmışlar, açıkları kapatmak için de para basmışlar. Karşılıksız para basınca paranın değeri düşmüş paranın değeri düşünce insanların ceplerinden para alınmış veya sofralarından yiyecekleri alınmış olacağından bu hukuk dışı olay “ Milli reaksiyonlar” doğurmuştur. Devletimiz “milli reaksiyonları “ Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar başlığı altında mütalaa ederek olağanüstü haller veya sıkıyönetimlerle reaksiyonları bastırmak için şiddet uygulamıştır. İşte bu uygulama faşizmdir.
Yeni seçilen TBM Meclisi denk bütçeye ve laik eğitime veya devrim kanunlarındaki adı ile “Tevhid-i Tedrisat’a” dönmek zorundadır. Denk bütçeye, düşüncenin açıklanmasına ve Tevhid-i Tedrisata programında yer veren Hükümetler Anayasaya ve Milli iradeye uygun hükümetlerdir. Aksi hal ise ne kurulursa kurulsun kimlerle kurulursa kurulsun akıbeti bundan önceki tüm hükümetler gibi milli irade kararı ile görevlerine son verilmek olacaktır. Hangi aldatma vasıtasını kullanırsak kullanalım Milletin parasının değerini düşürerek milleti ezen hükümetler asla ve asla kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamazlar.
Dost acı söyler.
Op. Dr. Aytekin Ertuğrul